İster bir enerji krizi, ister bir finansal kriz veya bir salgın olsun, her kriz ilk başta bir öncekinden daha korkutucu görünür ve hayatın hemen hemen her alanını etkiler.
Kriz zamanlarında, reklam verenler acil durum frenini çekme ve medya için bütçelerini kısma, hatta hepsini birden iptal etme eğilimindedir. Ancak bir kriz, birçok sektör ve iş modeli için bir şans da olabilir. Geçtiğimiz birkaç yılda, farklı stratejilerin farklı endüstrileri nasıl etkileyebileceğine dair birçok örnek gördük. Zor zamanlarda bile çevrimiçi pazarlamadan vazgeçmemeniz için nedenler şimdi sizinle paylaşacağız.
İçindekiler
1. Yeni pazar payları için savaşın
Tüm bir endüstride satışlar düştüğünde, müşteriler paraları konusunda daha dikkatli olurlar ve Şirketler ise duruma pasif kalır, böyle bir senaryoda pazar payları sıklıkla yeniden değişir. Bu dönemlerde harekete geçen, çözümler sunan ve müşterilerinin gözünde kendini daha ulaşılabilir kılan firmalar, değişen yeni pazar paylarını kazanabilir ve zaman içinde elinde tutabilir.
Marka sadakati yıllardır düşüyor ve bu da tüketicilerin marka değiştirmesini her zamankinden daha kolay hale getiriyor. Son zamanlarda yapılan birkaç araştırma, marka sadakatin son 30 yılın en düşük seviyesinde olduğunu gösteriyor.
2. Daha az rekabet sayesinde dikkati kendinize artırın
Bir bütün olarak pazarda ne kadar az reklam baskısı varsa, rakipleriniz reklam bütçelerini o kadar çok azaltır. Bu zamanlarda aynı şeyleri yapmaya devam eden, hatta daha fazla şey yapan şirketler pastadan daha büyük pay alıyorlar, bu da daha fazla dikkat çekmeleri anlamına geliyor.
Bu paylaşıma Share of Voice (Sesin Payı) adı verilir ve görünürlüğün rekabete kıyasla pazar payını tanımlar. Rakipler reklam bütçelerini kısıp, örneğin Google Ads paylarını düşürürlerse veya organik arama motoru optimizasyonuna daha az zaman ayırırlarsa, bu aşamalarda çok çalışmaya devam eden hatta hızlandıran şirketlerin seslendirme payı yükseliyor. Bu teori ilk olarak geleneksel pazarlama için yapılmıştır ve çoğunlukla TV, radyo, basılı ve Out of Home (Dış mekan reklamcılığı) gibi geleneksel kanallar için geçerlidir, ancak online pazarlamaya da aynı mantık aktarılabilir.
3. Düşen satın alma fiyatları sayesinde reklam menzilinizi genişletin
Online reklam alanları önemli bir kısmı açık artırmaya dayalıdır, örneğin Google Ads için reklam fiyatları arz talep prensibine göre verilir. Bu sistem, hem hızlı hem de ucuz bir şekilde teklif vermeyi mümkün kılar. Reklamların her zaman en yüksek fiyattan satın alınması gerekmez.
Bir kriz anında rakipler daha dikkatli olunca reklam fiyatları da düşüyor. Bu, aynı miktarda parayla daha fazlasının yapılabileceği anlamına gelir. Şirketler piyasaları yakından takip etmeli ve gerekirse kendi planlarını değiştirmelidir.
Arama motoru optimizasyonu yarışında, kötü zamanlarda sürekli yatırım veya sıkı çalışma yoluyla belirleyici avantaj elde etme şansı da vardır. İçerik (Content) oluşturmada ve optimize etmede ilerleme şansını kaçırmayın. İnsanlar defalarca arama motoru optimizasyonunun boşuna bir maraton olduğunu söylemezler.
4. „Paradan tasarruf etmek için reklamları durdurmak, zaman kazanmak için saatinizi durdurmak gibidir“
Henry Ford
Dikkatleri kendinize çekmeye devam etmezseniz, gittikçe daha az dikkat çekersiniz ve çabuk unutulursunuz. Kendi ürününüz veya hizmetiniz ne kadar iyi olursa olsun, gittikçe daha az insan onu biliyorsa, potansiyel müşteriler onun var olmadığını düşünecektir.
Ancak, özellikle bir kriz sırasında kendi stratejinizi ve insanlarla tanıtım/pazarlama şeklinizi değiştirmeye devam etmeniz önemlidir. Bir krizden para kazanmayı istemek yeterli değildir; ayrıca bunu en iyi şekilde atlatmaya çalışmalısınız. Bir kriz sırasında, bazı sektörlerde reklam maliyetleri artabilir veya daha az etkili olabilir. Örneğin, sokağa çıkma yasağı sırasında, dış mekan reklamcılığı çok daha az etkiliydi çünkü daha az insan dışarıdaydı ve onu görebiliyordu.